26 Ağustos 2014 Salı

hurç'un içindeki burç.

               burç yorumlarına hastayım, retweet edip de beni anlatıyor demek için çırpınanlara daha da hastayım. burçlar ta tarih öncesi sümer dönemine kadar uzanan bir gelenek. aslında uzun zaman öncesine kadar bilim ve evreni keşfetme çabası. insanlar yaşadıkları yeri anlayabilmek ve daha çok tanrıları izleyebilmek için baktıkları uzay şimdi madara oldu bildiğin. o zamanın einsteinleri ki sümeroğullarındaki her bireyin iq su 150nin üstündeydi bence, bu çağımızda şovmen oldu açıkçası.


                bir gün bir burç için söylenen diğer gün diğer burç için söyleniyor. günleri taraf tarafa toplasan tüm burçlar birbirine eşit çıkacak. akrep kadını aldatıldığını anlar der atıyorum fenomuz, akrep kadınının üçyüzü beşyüzü aynen diyerek retweet yapar. lan sanki tarihteki ilk akrep kadını. ülkede her iki erkekten biri aldatırken, bırak burcunu kendin komple akrep olsan önüne geçemezsin.

                diğeri diyor, başak kadını farklıdır. kafasına koyarsa yapar. başak kadını da aynen benim bu, hasibe bak beni anlatıyor bak bak, der. kafasına koyarsa yapar kelimesi türk başak kadını için zor, onu kafasını koyarsa yapar şeklinde değiştirebiliriz. yastığa yani, uyur manasında yanlış anlamayın. bir başka burcumuz ikizler erkeği çok centilmendir. diğerleri piç zaten. diğerleri öküz. hemen retweet ikizler erkeği.

                 ikizler kadını, öyle güzel güler ki gözlerinin içindeki parıltıya aşık olursun yazmış bir fenomen. feno aşık olmuş, hatun da ikizler büyük olasılık. her erkeğin hatununun gözleri öğle güneşine bakarmışçasına parlaktır onun için. sonra koç kadını geliyor, kendilerini aşka inandırmamız lazımmış. malmış çünkü koç burçları. aşk dediğin şey saniyenin binde birlik süre zarfında beynine girer(ki kurşundan daha hızlıdır) ve çıkmaz. kimseyi aşka inandıramazsın.

                benim eleştrim twitterdaki saçmalıklara, yoksa burçlar yüzyılların geleneği nesini eleştireceğim. güzel şeydir.
           

                daha çok var da neden yazdığımı da anlayamadım. kova erkeğiyim ondan.

23 Ağustos 2014 Cumartesi

bozkırkurdu ----- kitap önerilerim.

Hermann Hesse - "Bozkırkurdu"


                     ilk olarak  bu kitabı okuması gereken kitle, içinde birden çok insan barındırdığını düşünen ve toplumdan, toplumsal düşüncelerden kendini soyutlamış kişiler. içinde onunla çelişen, duruma göre kendini gösteren bir başka insanı taşıyanlar bu kitabı okurken büyük zevk alacaktır. çok başarılı bulmamın üstüne çoğu kişinin hayatına ufak da olsa bir mana verebilecek bir roman. kendisi de sürekli der ki bu roman;

 ... sadece kaçıklar içindir.





10 Ağustos 2014 Pazar

seçim sonu yorumlarım

               bir seçim daha bitti. izmirde yaşıyorum, doğduğumdan beri 6 büyük seçim gördüm, izmir ile birlikte tamamını kaybettim. bu seçim de pek şaşırtmadı bu yüzden. yükseklik korkum yüzünden çatıya, alçaklık korkum yüzünden de tayyibe oy vermedim.

                yeni cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan oldu, 2002den bu güne buraya kadar yükselmiş olması çok büyük bir başarıdır bir kere. istediğimiz kadar kötüleyelim, ülke insanlarının güvenini bu kadar kazanmış olmak mükemmel. gerizekalılar tayyibe oy veriyor lafından da nefret ettiğim için kesinlikle saygı duyuyorum. gerizekalılar tayyibe oy veriyor diyenler, yıllardır zıt düşüncenin tarafını partizanlık derecesinde tutarak, zevk alırmış gibi hiçbir icraat gösteremeyen insanlardır. 12(hatta daha fazla yıl kaybediyor olmak) da bir gerizekalılıktır bu mantıkla.

                 "devlet", çobanlık kelimesinin mühür ve kaşe basılmış biçimidir. insanoğlu yönetilmeye mahkum olduğu her an onları yöneten bir insan bulunacaktır. neyse seçim sonuçlarına göre yeni bir cumhurbaşkanımız var demek isterdim, zaten cumhurbaşkanı olan adam yine cumhurbaşkanı seçildi. bu musevilikten hristiyanlığa geçmek gibi birşey, tanrı yine aynı, pozisyon değişik.

                 peki tayyip erdoğan cumhurbaşkanı koltuğuna oturduktan sonra neler olur? islamofaşizmi hissettiğimiz bu yıllarda, yetkinin artması islamofaşizmi de tavan değere getirecektir bir kere. ülke tesettüre girmeye yavaştan başlayacaktır(kadınlar manasında değil komple sınırlardan bir çarşaf çekilecek ülkeye). halkı içine kapanık, devleti dışın orospusu bir ülke konumuna geleceği-ki şuan da öyle- aşikar. abd nin; bakın kuzey ıraktan çekilirsek işte böyle olur, demek için ortaya çıkardığı ışid örgütünün ele başları tarafından yönetiliyor olmamız da bu islamofaşizm salgınını yayan en büyük faktörlerden biri olabilir. sınırlar dedik hayali çizgilerdir, uzaydan görünmez. artık görebileceğiz, sapından ucuna kadar sınırlar yükselecek kapılarda. çağdaşlaşma yolunda tadilat yapılacak ve sonu yıkımla sonuçlanacak. ölçüm yanlışı yeniden yapacağız denerek de unutturulacaktır. ülke için yapılanlar başlığı altında milyon saat konuşan akp hükümeti, yapılanların bir boka yaramadığını yavaştan bize çaktırmaya da başlayacaktır.

                 avrupa birliği falan unutulmalı. kültür diye geçinen at gözlüğü tüccarları; avrupa birliğine girmeyelim zaten diyebilir ancak, sabahtan akşama kadar modernlik bakımından gözümüzü ayıramadığımız yer avrupa birliği ve abddir. neyse... hayırlı olsun demek zor.

7 Ağustos 2014 Perşembe

ülkücü, devrimci, özgürlükçü, atatürkçü; buyrun ülke sizin, geçmişte yaşamaya devam.

       
                          türkiye cumhuriyetinin cumhur-u reis'ini belirleyecek seçime 3-4 gün kaldı. üç aday da bir şekilde oy toplama telaşına girmiş durumda. halkın seçeceği ilk cumhurbaşkanını ya 10 ya da 25 ağustosta öğrenmiş olacağız. yazıma tersten başlayıp, bu ülkede resmi olarak yapılan her şeyin gereksizliğiyle lafıma gireceğim.


                 yıl 1998, ay ocak, gün 16..

                   ... refah partisi kapatılma davası sonuçlanıyor ve refah partisi kapatıldı, nedeni laikliğe karşı hareketler yapması vesaire, pek de önemli değil. 12 eylül darbesinden sonra açılan milli görüşü benimseyen bir partiydi ve bu tarihte kapatıldı. daha doğrusu diğer partiler gibi deri değiştirdi. yerine refah partisi adında bir parti açıldı. recep tayyip erdoğan da o sıra refah partisi ile istanbul büyükşehir belediye başkanlığını yürütüyordu. yani partinin bir mensubuydu kendisi.

                 yıl 1998, mayıs, 14..

                   ... recai kutan fazilet partisi genel başkanlığına getiriliyor ve fazilet partisinin siyaset hayatı başlamış oluyor. 150 milletvekili de kapatılan refah partisinden fazilet partisine geçiş yapıyor. 

                 1999'un 18 nisanı.

                    ... türkiye genel seçimleri oluyor ve fazilet partisi %15 oy alarak 3. sırada kalıyor. 1995 seçimlerinden birinci çıkan refah partisinin diğer adı olmasına rağmen büyük bir düşüş yaşıyor parti. 4 yılda erbakan ile kazanılan birinciliği kaybediyorlar.

                  2002'nin 3 kasım'ı..

                        ... recep tayyip erdoğan 2001 yılında kurulan adalet ve kalkınma partisini, istatistikleri altüst ederek %34 oyla liderliğe getiriyor. peki sormak gerekiyor, bu 3 yılda neler oldu? 4 milyon oydan 11 milyon oya nasıl çıkıldı?

                        şu sıralar paralel diye nitelendirdikleri hocasıyla ve amerikanın yardımıyla tahta çıktığını sanırım bilmemiz gerekiyor. o günden bu güne de her hareketinde, her seçimde bunun ona yardım ettiğini de biliyoruz. 2002 den 2014 e her gün gazete manşetlerini süsleyen olayların altından nasıl kalkabildiğini şaşkınlıkla izlerken, birilerinin yardımı olduğunu biliyoruz. rüşvet, hırsızlık operasyonlarından nasıl kurtulduklarını, halkın yarısını nasıl koyun haline getirdiklerini çok iyi biliyor ve bunu söylemekten çekinmiyoruz. cafede mafede insanları gördüğümüz her yerde politik sohbetler yapıyor, akp nin oyunlarından ballandıra ballandıra bahsediyoruz. hatta örgütler kurup eylemler yapıyoruz, ölüyoruz. ama her işin ucunda bir abd bir cemaat olduğunu, kavga bile etseler olduğunu emin bir dille söyleyebiliyoruz. kendi ideolojimizi savunmaktan öte tayyibin ideolojisini yerin dibine sokuyor, ona lanetler okuyoruz. ama a dan z ye tüm oyunlarını biliyoruz, parasını da hırsızlığını da. seçimlerde oyları nasıl çaldığını, insanları fişlediğini de biliyoruz. bir de bu ülke bitti de diyebiliyoruz. yani resmi olarak ne yapılırsa yapılsın üzerinde oynanabildiğini, insanlardan dayak bile yiyebileceğimizi biliyoruz. bir yandan elimizin ulaşamayacağı, değiştiremeyeceğimiz gerçekleri görürken, diğer yanımızla bunları değiştirmye çalışıyoruz. küfür ediyoruz. çaresiz olduğumuzu biliyoruz. daha çok....

             
                         hala uğraşıyoruz üstüne üstlük, pusulasız, çölde emekleyerek yürüyoruz. hiçbir yere varamayacağımızı bile bile. bunu çok iyi bilmemize rağmen, oy kullanmak, parti ideolojisi yapmaktan da geri kalmıyoruz. oyunu kullanan halkın oyu çalınır, vergi veren halk götüne kazık yer. ama nedense hala vazgeçmez. koyun dediği akplilerden daha koyun olur. geri kalmış şu ülkenin halkı olmaktan utanır ama hala bir şeyler geveler. komşu ülkeler kadar değer görmeyen karşı partili halk, ezilir, aç kalır. ama hala koyun gibi kendi partisinin o işe yaramaz ideolojisiyle, kurt olur, altı ok olur kürt olur ne bok olursa olur. geçmişte yaşar amına koduğumun koyunları.

                       bazi büyük brotherların elinde olan şeyleri, sabah sıcak yatağından kalkıp oy kullanan halk değiştiremez. sikerim sandığı da, oy pusulasını da.